50. Elini Yıkamadan
Önce Su Kabında Dolaştırmak
(Not:
Concordance'a göre burada bu başlığı taşıyan bir bab bulunmakta ise de
tercüme'ye esas alınan Sünen'de böyle bir bab mevcut değildir. Sonraki bab
sayımında Concordance'Ia uyumsuzluğu önlemek için biz de sadece bab olarak
koymayı uygun bulduk.)
بَاب
صِفَةِ
وُضُوءِ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
51. Nebi (sallallahu
aleyhi ve sellem)’in Abdest Alış Şekli
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
الْحُلْوَانِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
مَعْمَرٌ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَزِيدَ
اللَّيْثِيِّ
عَنْ
حُمْرَانَ
بْنِ أَبَانَ
مَوْلَى
عُثْمَانَ
بْنِ
عَفَّانَ
قَالَ رَأَيْتُ
عُثْمَانَ
بْنَ
عَفَّانَ
تَوَضَّأَ
فَأَفْرَغَ
عَلَى
يَدَيْهِ
ثَلَاثًا
فَغَسَلَهُمَا
ثُمَّ تَمَضْمَضَ
وَاسْتَنْثَرَ
ثُمَّ غَسَلَ
وَجْهَهُ
ثَلَاثًا
وَغَسَلَ
يَدَهُ
الْيُمْنَى
إِلَى
الْمِرْفَقِ
ثَلَاثًا
ثُمَّ الْيُسْرَى
مِثْلَ
ذَلِكَ ثُمَّ
مَسَحَ رَأْسَهُ
ثُمَّ غَسَلَ
قَدَمَهُ
الْيُمْنَى
ثَلَاثًا
ثُمَّ الْيُسْرَى
مِثْلَ
ذَلِكَ ثُمَّ
قَالَ
رَأَيْتُ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
تَوَضَّأَ
مِثْلَ
وُضُوئِي هَذَا
ثُمَّ قَالَ
مَنْ
تَوَضَّأَ
مِثْلَ وُضُوئِي
هَذَا ثُمَّ
صَلَّى
رَكْعَتَيْنِ
لَا يُحَدِّثُ
فِيهِمَا
نَفْسَهُ
غَفَرَ اللَّهُ
لَهُ مَا تَقَدَّمَ
مِنْ
ذَنْبِهِ
Osman b. Affan
(radiyallahu anh)'in hürriyetine kavuşturduğu Humran b. Eban demiştir ki:
"Ben Osman b. Affan'ın abdest aldığını gördüm. Önce ellerine üç defa su
döküp onları yıkadı, sonra ağzına su alıp çalkaladı, sonra burnuna su verip
dışarı attı, sonra üç defa yüzünü yıkadı, sonra sağ elini dirseğiyle beraber üç
defa ve sol elini aynı şekilde yıkadı, başını meshedip önce sağ, sonra sol
ayağını yıkayınca şöyle dedi: "Ben, Resulullah'ın aynen şu benim abdest
aldığım gibi abdest aldığını gördüm ve şöyle buyurduğunu duydum": "Kim
benim abdest aldığım gibi abdest alır da gönlünden hiç bir şey geçirmeyerek iki
rekat namaz kılarsa, Allah onan geçmiş günahlarını affeder”
Diğer tahric: Müslim,
tahare; Nesai, tahare; İbn Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Hadis’te geçen mazmaza kelimesinin anlamı,
suyu ağzında çalkalamaktır. Bunun aslı suyu ağzına alarak ağzında çalkaladıktan
sonra döndürmek, sonra dışarıya atmaktır.
Oruçlu
olmayanlara mazmaza ve istinşakda mübalağa göstermek sünnettir.
İstinşak:
Buruna su çekmek, istinsar da burundan suyu dışarı atmaktır.
Vech:Yüz
demektir. Uzunluğuna yüzün hududu, saçın bittiği yerden alt çenenin aşağısına
kadar; genişliğine hududu da, iki kulak yumuşağının arasıdır. Ağıza ve buruna
suyun Üçer defa verilmesi mevzuu bahs ediliyor ki, bu sayıya uymak Hanefilere
göre sünnettir. Hadiste geçen sonra kelimesi, takib edilecek sırayı gösterir
ki, Şafiilere göre bu sırayı takib farz, Hanefilere göre sünnettir.
Bu
nedenle kişi önce suyu görmekle suyun rengini görür, sonra ağzına alarak tadını
alır, sonra da burnuna çekerek kokusunu tetkik eder.
1.
Mazmaza ve istinşakın hükmü hakkında mezheb imamlarının görüşleri farklıdır.
Şöyle ki:
a.
Malikilere ve Şafiilere göre ğusülde de abdeste de mazmaza ve istinşak
sünnettir. Seleften Hasan-i Basri, Zühri, Hakem b. Uteybe, Katade, Rabia, Yahya
b. Sa'd el-Ensari, Leys b. Sa'd, İbn Cerir et-Taberi Ehl-i beyt'ten en-Nasr
(r.a.) bu görüştedirler. Delilleri ise, "...Yüzlerinizi yıkayınız..."
[Maide 6] ayet-i kerimesiyle, "Allah'ın emrettiği gibi abdest al"
Hadisi [Tirmizî, salat; isti'zan; Nesai istiftah, tatbîk sehv; ibn Mace,
ikame] ve 54 ile 55 numaralı
Hadislerdir. Çünkü bu iki Hadiste mazmaza ve istinşak'ın sünnetten olduğu ifade
edilmektedir.
b.
İstinşak abdest ve ğusülde vacibtir. Mazmaza ise sünnettir. Bu görüşün
sahipleri şunlardır: Ebu Sevr, Ebu Ubeyd, Davud-i Zahiri, Ebu Bekr
İbnü'l-Münzir ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel (r.a.)... Bunlar Buhari'nin
rivayet ettiği ve ileride gelecek, olan "Sizden biriniz abdest aldığında
suyu önce ağzına alsın sonra da burnuna çekip dışarı atsın" mealindeki 140
numaralı Hadisle Darakutni'nin İbn Sirin'den rivayet ettiği "Resul-i Ekrem
(s.a.v.) cünüblükten temizlenmek için üç kere buruna su çekmeyi
emretmiştir" mealindeki hadis-i delil getirirler. Bu hadislere bakarak
diyorlar ki; "Mazmaza Resulü Ekrem'in fiiliyle sabit olmuştur. Sözü ve
emriyle sabit olmamıştır. Oysa istinşak, Resul-ü Ekrem'in kavli sünnetiyle
sabit olmuştur."
c.
Abdestte de ğusülde de mazmaza ve istinşak farzdır. Bunlar olmayınca abdest ve
ğusül sahih değildir. Bu görüşün sahipleri: Meşhur olan bir rivayete göre Ahmed
b. Hanbel, İbn Ebi Leyla, İshak b. Rahuye'dir. Delilleri ise, Maide Suresi'nin
altıncı ayetinde yüz yıkamanın emredilmiş olmasıdır. Ağız ve burun da yüzden
olduğuna göre ağız ve burun da bu emre dahildir.
d.
Abdestte sünnettir, ğusülde ise, amel bakımından farzdır. (Ameli farz)in
işlenmesi diğer farzlar gibidir. Yapılmadığı takdirde ise, vacib hükmündedir.
Farzı inkar edenin imanı olmaz. Vacibi inkar edene ise bu hüküm verilemez. Bu
görüşün sahipleri ise Ebu Hanife ve ashabı ile Süfyan-ı Sevri ve Zeyd b.
Ali'dir. Delilleri ise, "Eğer cümıp iseniz hemen temizleniniz" [Maide
6] ayetidir. Çünkü bu ayet-i kerimede
bütün bedenin temizlenmesi istenmektedir. Ancak suyun eriştirilmesi imkansız
değildir. ğusülde ağzın içine suyun eriştirilmesi imkansız değildir. Bu nedenle
güsulde ağzın içini ve burnun içini yıkamak ameli farzdır. Abdestte ise, yüzü
yıkamak emredilmiştir, ama ağız ve burun yüzden değildir. Zira yüzün sınırı,
yüzün karşıdan görülebilen kısmıdır, ağız ve burunun cepheden görülmesi mümkün
olmadığından bu sınırın dışında kalırlar. Nitekim İbn Abbas (r.a.)
"Mazmaza ve istinşak ğusülde farz, abdestte sünnettir"
buyurmuştur.[es-Serahsî, el-Mebsut 1, 62]
2.
Mazmaza ile istinşak'ın sırasını, hükmünü ve mahiyetim beyan ederken Nevevi
şunları söylemiştir:
a.
Üç avuç su ile mazmaza ve istinşak yapılır. Her avuçta önce ağıza sonra buruna
su verilir.
b.
Bir avuç su ile mazmaza ve istinşak yapılır. Yani bir avuç su ile üç defa
mazmaza sonra üç defa da istinşak yapılır. Zayıf bir senetle Hz. Nebi'den Ali
b. Ebi Talib (r.a.) rivayet etmiştir.
c.
Bir avuç sudan hem mazmaza hem de istinşak yapılır. Şöyle ki, Evvela bir defa
mazmaza sonra istinşak yapılır, ikinci ve üçüncü defalarda da aynı şekilde
hareket edilir. Bunu Tirmizi, hasen-ğarip diyerek rivayet etmiştir ki, bu babda
en güzel ve sahih hadisin bu olduğunu iddia etmiştir.
d.
Altı avuç su ile mazmaza ve istinşak yapılır. Bunların üçü ayrı ayrı mazmazada
üçü de istinşakda kullanılır. Ancak bu babdaki rivayet zayıftır.
e.
İki avuç su ile mazmaza ve istinşak yapılır. Bunların biri üç defa mazmazada
diğeri de üç defa İstinşakda kullanılır.
Şafii
fukahasından Nevevi: "Sahih olan vecih, birincisidir. Buhari, Müslim ve
diğer sahih hadis kitaplarında rivayet edilen hadisler bunu
göstermektedir." diyor. [Nevevi Müslim şerhi III, 105-106]
3.
Hanefilere göre her mazmaza için ayrı ayrı üç avuç, her istinşak için de aynı
şekilde üç avuç su kullanılır. Delilleri Taberani'nin rivayet ettiği şu
hadistir: "Rasulullah (s.a.v.) abdest aldı ve üç defa mazmaza, üç defa da
istinşak yaptı. Bunların her biri için ayrı ayrı su aldı." [bak. Heysemî,
Mecmau'z-zevaid, I, 230]
4. Mazmazanın, istinşakdan öne alınmasının
hükmüne gelince bu hususta iki görüş vardır:
a.
"Abdestte sıra farz'dır" diyenlere göre önce mazmaza sonrada istinşak
yapılması şarttır.
b.
Sırayı şart koşmayanlara göre, mazmazanın öne alınması müstehabtır. Hanefiler
bu görüştedir.
5.
Yüzün abdest alırken yıkanması ise, bütün imamlarca farzdır. Yüzün yıkanmasının
Üç defa tekrar edilmesi ise yine ittifakla sünnettir.
6. Abdestte kollar dirseklerle beraber yıkanır.
Kolların yıkanmasında alimler arasında görüş birliği varsa da dirseklerin buna
dahil olup olmamasında çeşitli görüşler vardır. Dört büyük mezheb imamları ile
ulemanın ekseriyetine (cumhura) göre dirsekleri yıkamak da farzdır.
Hanefilerden İmam Züfer'e göre dirsekleri yıkamak farz değildir.
Ebu
Bekr b. Davud ile bir rivayette İmam Malik'in görüşü de böyledir. Ulemanın bu
mevzudaki ihtilafı abdestin farzlarını bildiren ayet-i kerimedeki (ila) edatına
farklı mana verilmesinden ileri gelmektedir. Bu edat bir gaye (sonuç noktası)
bildirir. Gayenin muğayyaya (burada, yıkanan organ) dahil olup olmadığı mevzuu
ise ihtilaflıdır. İşte ulemanın bu konudaki görüşlerinin farklı olması bu
ihtilaftan doğmaktadır.
7.
Mesh'te farz ve sünnet olan miktar ile mesh şekli; abdest alırken başı mesh
etmek bütün mezheblerin ittifakı ile farzdır. Ancak başta meshedilmesi farz
olan miktar ihtilaflıdır.
Başta
mesh edilmesi gereken miktar: Hadisin zahiri, meshederken bütün başı kaplamayı
gerektirir. İmam Şafiiye göre, isterse bir kıl miktarı olsun başa değmekle farz
yerini bulur. Buna karşılık imam Malik'e ve İmam Ahmed b. Hanbel'den bir
rivayete göre, bütün başı kaplayarak meshetmek farzdır.
Başa
meshetmek için önden arkaya gidilir. Hasan b. Salih arkadan öne doğru
gelineceğini söyler. Evzai ye Leys'e göre başın Ön tarafına meshedilir. Hasılı
başa mesh meselesinde fıkıh alimlerinin çeşitli görüşleri vardır.
Mesh
hakkında Şafii ulemasından iki görüş rivayet olunur:
a.
Ekseri Şafii alimlerine göre, bir kıl miktarı ile baş'a dokunmak mesh için
kafidir. Bunun nasıl olacağını tasavvur için Şafii uleması şöyle derler; bir
kimse başına kına sürse de kınalanmadık yalnız bir kıl kalsa abdest alırken
elini o kılın üzerine değdirmesi kafidir. Farz olan mesh bununla ifa edilmiş
olur. Fakat bu görüş çok zayıftır.
b.
lbnü'l-Kadi; vacib olan meshin üç kıl miktarı olduğunu söylemiştir ki, bu
birinciden biraz daha hafiftir. Çünkü yüzü yıkarken bu miktar yüzle birlikte
kendiliğinden ve fazlasıyla yıkanmış olur. Bu da gerçekte başa mesh için
kafidir, Abdest alırken her uzva sıra geldikçe niyyet etmek şart değildir. Bu
hususta Şafii alimleri arasında ittifak vardır. Onlara göre abdest azasını
ayette sıralanan tertip üzere yıkamak ve meshetmek farzdır.
Hanefilere
göre, başa mesh miktarı hususunda üç rivayet vardır:
a. Başa üç parmak miktarı mesh farzdır. Hişam'ın
Ebu Hanife'den rivayeti budur.
b.
Kerhi ile Tahavi'nin rivayetine göre Nasiye (alın) miktarı mesh etmek farzdır.
Mamafih İmam Züfer'in rivayetine göre Ebu Hanife ile Ebu Yusuf bu miktarın kafi
gelmediğine hükmetmiş, başın Üçte biri yahut dörtte birinin meshedilmesi lazım
geldiğini söylemişlerdir.
c. imam Muhammed'den bir rivayete göre, mesh
hususunda muteber olan miktar, başın dörtte biridir. Ebu Bekr, "Bizde mesh
hakkında iki rivayet vardır: Dörtte bir ve üç parmak miktarı" demiş ve
bazı ulemanın üç parmak miktarını, bazılarının da ihtiyaten dört parmak miktarı
rivayetini tercih ettiklerini söylemiştir..
d. "Camiü'l-Fıkh" adlı eserde imam
Hasan'dan, başın dörtte birini mesh etmenin vacib olduğu bildirilmiştir.
Netice
olarak Hanefflerin görüşleri iki noktada Özetlenebilir:
1.
Başın dörtte birini mesh etmek: Bu görüş Hanefi fukahasından müteahhirinin (son
dönem fakihlerinin) görüşüdür, uygulama bu görüş üzerine bina edilmiştir.
2.
Mesih vasıtası olan elin üç parmağının mesh edebileceği miktar kadar. Bu da
Hanefi fukahasından mütekaddiminin (öncekilerin) görüşüdür.
Bu
mevzuda İmam Ahmed b. Hanbel'den de iki rivayet vardır:
1.
Bütün başı mesh etmek vaciptir. İmam-ı Malik (r.a.) de bu görüştedir.
Malikilerden bir kısmına göre başın üçte birini, diğer bir kısmına göre de üçte
ikisini mesh etmek gerekir.
2.
Baş'ın bir miktarına mesh kafidir. Kadına sadece başının ön tarafına meshetmek
kafidir. Bu nedenle baştan meshedilmesi farz olan kısmın ne kadar olduğu Hanbeli
alimleri arasında ihtilaflıdır. İmam Ahmed'den bir rivayete göre herkes
hakkında başın bütünün meshetmek farzdır. Diğer bir rivayette bir kısmını
meshetmesi kafidir. Ebu'l-Haris diyor ki: imam Ahmed'e "Bir adam başına
mesh eder de, bir kısmını bırakırsa ne dersin?" dedim.
"İmkanı
olan bütün başını mesh etmelidir" cevabını verdi. İmam Ahmed'den gelen
zahir rivayete göre erkeğin bütün başını meshetmesi farz, kadına ise başının Ön
tarafına meshetmesi kafidir.
Fıkıh.alimlerinin
bu husustaki delillerine gelince: Ayni'nin beyanına göre Nebi (s.a.v.)'in nasıl
abdest aldığını bildiren rivayetler içerisinde İmam Şafii'nin bu mevzudaki
görüşüne delil olabilecek tek bir hadis yoktur. Fakat "Başına mesnetti ve
ellerini bir defa öne ve arkaya götürdü” [118 nolu hadis'e bak] hadisi
Malikiler'in bu mevzudaki görüşlerini desteklemektedir. Çünkü bu hadis
"Resulullah (s.a.v.) abdest aldı ve alnına mesnetti" anlamına gelir.
Hadisi Müslim, Ebu Davud, Nesai ve İbn Mace nakletmişlerdir.
Hanefilerin
delili ise, Muğire bin Şu'be'nin rivayet ettiği: "Resulullah (s.a.v.)
abdest aldı ve alnına mesnetti" [150 nolu hadis'e bak] Hadisidir.[Aynî, Umdetü'l-Kaarî, II, 235.]
Bir
de Hanefi alimleri şöyle derler: "Başınızı mesh edin" ayeti mücmel
(izaha muhtaç)tır. Resulullah (s.a.v.)'in alnına mesh etmesi bu mücmeli
açıklamaktadır. Bu hadis'i tek kişi de rivayet etmiş olsa, Kur'an-ı Kerimdeki
mücmel ifadeleri izaha yeterlidir. ayet-i Kerimedeki izaha muhtaç taraf mesh
edilecek miktardır. Bu bakımdan meselenin izahı şöyledir: "Başınızı mesh
ediniz" [Maide 6] ayetindeki (b) edatı mana itibariyle bir şeyi diğer şeye
yapıştırmaktır. Buna hususi tabiri ile "ılsak" derler. Mezkur edat
meshin aleti olan el kelimesinin başına gelirse mesela: (...) “elimle duvarı
sildim" denilirse silmek, işi, bütün duvarı kaplar.Eğer mesh ayetinde
olduğu gibi mesh edilecek yere bitişecek olursa, bütün meshedilecek yeri
kaplamayı icab ettirmez, mesh ayetinde olduğu gibi ve şöyle bir mana ortaya
çıkar: "Ellerinizi başlarınıza yapıştırın" burada mesh bütün mahalli
kaplamadığına göre ne miktar yerin mesh edileceği izaha muhtaçtır ki işte o
izah, yukarıda mealini sunduğumuz ve ileride gelecek olan 150 numaralı hadiste
yer almaktadır.
Meshte
sünnet olan miktar: Mevzumuzu teşkil eden hadiste geçen "sonra başına mesh
etti" cümlesinin muktezası, başa bir defa meshetmektir. Nitekim fıkıh
alimlerinden bir çokları bunu böyle anladığı gibi, İmam Ebu Hanife, imam Malik
ve İmam Ahmed b. Hanbel’in anlayışları da budur. Nitekim başa bir defa
meshedileceğine dair olan hadisler [İbn
Mace ve Tirmizi: tahare] de bu görüşü desteklemektedir.
İmam
Şafii'ye göre diğer abdest organlarında olduğu gibi başı üç defa mesh etmek
müstahabdır. Şafii'nin meşhur sözü budur. Buhari şarihlerinden Hanefi alimi
Ayni baş'a üç defa meshedileceğini bildiren Hadislerin bulunduğunu ıspatlamış.
Fakat bunun Şafii'nin zannettiği gibi üç ayrı suyla olmayıp aynı suyla olduğunu
ve İmam Ebu Hanife'nin görüşünün de bu olduğunu söylemiştir.[Aynî,
Umdetu'l-Kaari, III, 82.]
Hanefi
ulemasından Burhaneddin el-Merginani ise Hidaye isimli eserinde
İmam
Ebu Hanife’ye göre baş'a üç defa meshetmenin mekruh olduğunu söyler ve
"Her ne kadar Nebi (s.a.v.) başını üç kez meshederdi" diye bir
rivayet varsa da bu "her birinde elini yeni su ile ıslatırdı", demek
değildir.[Meylanî; Ahmed, El-Hidaye Tercemesi, I, 26]
Mesh
etme Şekli: Meshin nasıl yapılacağına dair çeşitli hadisler .rivayet
edilmiştir. Nesai'nin Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiği bir hadisten, başın
ön tarafına meshedileceği ve iki elle ön taraftan başlanarak arkaya doğru
oradan da ön'e doğru gidileceği anlaşılmaktadır.[Nesai, tahare]
Taberani'nin
rivayetinde ise; evvela arkadan öne doğru, sonra önden arkaya doğru yapıldığı
bildiriliyor. Bir rivayette de bütün başın mesh edildiği fakat saçlar hareket
ettirilmeyerek hey'eti bozulmadığı, başka bir rivayette de
başa meshedildiği fakat
ellerin ileriye hareket
ettirilmediği bildirilmektedir.[bk. Heysemî, Mecmau'z-zevaid, 1,232-233; Ve
118. hadisin şerhi]
8.
Abdestte ayakları yıkamak farzdır. Topuklar da hükme dahildir. Dirseklerin
yıkanması hakkında verilen malumat aynen burada da geçerlidir. Topuk manasına
gelen "ka'b" kelimesinden muradın ne olduğu hususunda iki görüş
vardır. Ekseri ulemaya göre, bundan murat; bildiğimiz topuk yani ayağın bacak
kemiğine bağlandığı yerdeki şişkin kemiktir. Ve her ayağın iki tarafında birer
topuk bulunur. İmamiyye ile çıplak ayağa meshedileceğini söyleyenlere göre,
topuktan kastedilen ayakların üstünde ve biraz yan tarafında kalan hafif
çıkıntıdır. Ulema abdest ayetindeki topuklardan muradın bu çıkıntılar
olmadığını çeşitli delillerle isbat etmişlerdir. Nitekim 117 numaralı Hadisin
şerhinde gelecektir; inşaallah. Mezheblere göre abdestin farzları Yukarıda abdestin farzlarını, özellikle Hanefilerce
kabul edilen farzları mezhebler arası görüş farkları ile izaha çalıştık. Mezheb
imamlarının abdestin farzları hakkındaki tespitleri oldukça farklı olduğundan
bu mevzudaki görüşleri aynı başlıklar altında mezheblere göre vermeyi gerekli
görmekteyiz.
A.
Hanefilere göre: Abdestin farzı dörttür; elleri dirseklerle beraber, yüzü (boy
olarak başın kıl bittiği yerden çene kemiğinin altına kadar) genişlik olarak,
kulak yumuşağından kulak yumuşağına kadar; ayakları, topuklarla birlikte
yıkamak; başın dörtte birini mesh etmektir.
B.
Şafiilere göre: Hanefilerin görüşüne ek olarak tertibe (yüz, el, baş ayak)
riayet etmek ve abdestte niyyet etmektir.
C. Malikilere göre ise: Şafiilerinkine ek olarak
tertip müstesna niyyet ederek dört azanın yıkanırken ovulması, su dökmekle
iktifa edilmemesi, bir de abdest
azalarının arasına zaman koymadan peş peşe yıkanması ki, buna muvalat denir.
D.
Hanbelilere göre: Şafiilerin görüşüne ek olarak muvalattan ibarettir.
"Aklından
hiç bir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılanın geçmiş günahlarının
affolunacağı" hususunu ise ulema, inceden inceye tetkik etmiştir. Kadi
iyad'a göre bundan murat kasden düşünülerek hatıra getirilen şeylerdir.
Ekseriyetle kendiliğinden hatıra gelen şeyler değildir. Bu nedenle onlar
namazın kemaline zarar vermezler. Bazıları kasıtsız olarak namazda hatıra gelen
şeylerin namaza zarar vermeyeceğini fakat o namazın hatıra hiçbir şey
gelmeksizin kılınan namazdan sevap itibariyle daha aşağı olacağını
söylemişlerdir. Çünkü Nebi (s.a.v.) af edilme meselesinin hatıra hiçbir şey
gelmeksizin kılınan namaza mahsus olduğunu bildirmiştir. Böyle namaz kılmak
hemen hemen Rasulullah (s.a.v.)'e mahsus gibidir. Zira hatırına hiçbir şey
getirmeden namaz kılmak pek nadir kişilere nasip olur.
Bu
sözle namazda Allah'a ihlas kasdedilmiş de olabilir. Bu takdirde mana şöyle
olur: "Sonra halisane iki rekat namaz kılar bununla Allah'dan başka
kimseden bir makam beklemez, namaz kılıyorum diye böbürlenmez bilakis tevazu
gösterirse geçmiş günahları affolur."
Bazıları:
"Eğer bununla dünya işlerine ait bir şey düşünmemek kasdedilmişse bu güç
bir şeydir. Ama "dünyaya dair hatırına bir şey gelir de onu hemen terk
ederse" anlamında kullanılmışsa, buna diyecek yoktur. Zira muhlis kulların
yapacağı budur" demişlerdir.
Hanefi
alimlerinden Ayni ise şunları söylüyor: Hatırdan geçen şeyler iki kısımdır. Bir
kısmı istemeyerek hatıra, gelir. Bunları hatıra getirmemek imkansızdır. Fakat
hatıra geldiği gibi üzerine durmayarak onları
hatırdan çıkarmak mümkündür. İşte bu hadis bu manadadır.
Namazda
ahiret işlerine ait bir şey düşünmek huşu'a mani değildir. Kur'an-ı Kerimin
manasını düşünerek okumak, dünya ve ahirete ait hayırlı işler düşünmek namazın
faziletine zarar vermez.
Geçmiş
günahlardan muradsa, küçük günahlardır. [Ahmed Davudoğlu, Sahih'i Müslim
terceme ve şerhi, II, 284]